Kültürlü, zarif, her daim ilgiyi hak eden; Rüzgarlı bahçe Alaçatı. Eski çağlardan beri birçok uygarlık ve tarihi anlara şahitlik etmiş bu belde, iyonlar ve bir çok uygarlıkta gelip geçmiştir.
Osmanlı’nın ilk kuruluş zamanlarında stratejik bir öneme sahip olmasını da unutmamak gerekir. Osmanlı askeri üssü olarak kullanmış adeta beldeyi.
İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı Alaçatı’nın adı, Alaca Attan ya da Alaca çadırlarında geldiği söyleniyor. Kasaba eskiden deniz kenarında bulunuyormuş. Deniz yavaş yavaş çekilince geriye bataklık kalmış. Bataklık kuruduktan sonra bağcılık ve tütüncüluk bu bölgeye damgasını vurmuş ve ne olmuşsa sihirli bir değnek değmiş.
Yıllar içinde gelişerek; Arnavut kaldırımı sokaklar, Cumbalı taş binalar, şık restoranlar, sıra dışı oteller, dosthane bir atmosferde müşterilerini ağırlayan, kafeler, yel değirmenleri ve kiliseden bozma bir caminin etrafındaki otantik meydan her an denize ve güneşe doyacağınız sahil şeridi ve plajları, yelken sporu ve dünyanın en iyi yelken sörf yarışlarının yapıldığı alanlar. Kasabaya vardığınız anda tüm bunlar sizi avuçlayıp bir hayal alemine misafir ediyor adeta.
Beldeye gidip mutlaka yapılması gerekenler ise: meşhur Ege mutfağının en güzel zeytinyağlı yemek çeşitlerinden tatmak, ünlü çarşısında kumru yemek ve tabiki benim favorim tatlılar, nefis yöre halkının kendi imalatı olan dondurma çeşitlerinden tatmak olacaktır.
Alaçatı her daim güzelliği ve asaletiyle güzel ülkemin bir parçası olarak kalması temennisiyle.
Ne kadar güzel yer çok gitmek isterim ;))