Ayasofya‘nın isim anlamı; Aya kutsal, Sofya bilgelik anlamına gelmektedir. Çünkü Sofya ismi 4. yüzyılda Hz İsa’ya atfedilmiş bir lakaptır. Ayrıca onun kimliğini oluşturan bilgelik de peganizm öğretisi önemli bir simgesidir. Yani Tanrıça Bilgeliğin adıdır. Bu yüzden Ayasofya’nın bir zamanlar ezoterik bir okul olduğunu düşünenler vardır.
Ayasofya’nın Kurulduğu Tepe Hangi Kutsiyeti Barındırıyor?
Büyük bir mabedin kutsallığı elbette inşa edilmiş yerden başlar. Sarayburnu ilk zamanlardan beri kutsal kabul edilmiş bir yerdir. İstanbul’un en gösterişli yüksek tepelerinden biridir ve neredeyse bütün şehre yukarıdan bakan bir inanç merkezidir.
Ayasofya’nın 360 yılında ahşap çatılı ilk yapısı olan Büyük Kilise inşa edilmeden önce Sarayburnu Tepesin de önemli bir pagan tapınağı olan Ana Tanrıça Tapınağı bulunuyordu. Ardından Artemis tapınağı da yine bu bölgede inşa edildi. Bugün baktığımızda da oranın aslında neden tercih edildiğini anlıyabiliriz. Sultan Ahmet Camii, Dikilitaş’ların ve İmparatorlukların orada bulunmasıda tesadüf değildir elbette.
Ayasofya İlahi Bir İlhamla mı Yapıldı?
İstanbul‘da ki kutsal izler insan eliyle dejenere edilmiş olsa da gören gözler hisseden kalpler için hâlâ taze ve etkileyici. Ayasofya geçirdiği değişiklik lere rağmen ihtişamı günümüzde de muhafaza ediyor. Ünlü tarihçi Prokopios 554 yılında yapılar adlı eserinde Ayasofya’yı şöyle anlatmıştır.
Buraya dua etmek için girenler bu eserin sanat ve insan gücüyle değil, tanrısal bir gücün etkisiyle yapıldığını anlar ve zihnini tanrıya yönelterek gökte dolaşır.
Ayasofya’daki semboller hangi sırları taşıyor?
Ayasofya’da gezerken gözümüze bir çok sembol çarpıyor ama çoğunu anlamadan geçiyoruz. Bu eşsiz mabedin gizemlerle dolu bir yanı da sahip olduğu pegan sembolleridir. Bunlardan bazıları imparator kapısı üzerinde ki tapınak sembolleridir. İmparator kapısına işlenmiş Poseidon’un üç başlı yabası ve yunuslar figürü şöyle bir gizem barındırıyor.
Poseidon sembolü depreme karşı koruyucu bir tılsım olarak işlendiği söylenmektedir. İmparator kapısı üzerinde ki kırmızı güneş diskleri sıra dışı bir pegan figürü olarak dikkat çekmektedir. Üst galeri de bulunan ve cennet cehennem diye adlandırılan Mermer blok hakkında kısa bilgi vermek gerekirse; kapı girişinin sembollerle süslü olması içeride ezoterik bir çalışmanın var olduğunu gösteriyor.
Bir diğer figür ise örümcek ağı dır. Örümcek ağı Tanrıça Athena’nın sembolü olarak kullanılmıştır. Üzerinde el figürü bulunan mermer sütun ise büyük olasılıkla Hz Meryem’e adanmış bir kiliseden bir emanet olarak Ayasofya’ya kutsallık kazandırmak için kurulmuştur. Karşımıza başka merak uyandıran üst katta bulunan Deisis Mozaiği’dir. Günümüze yarısı kalmış olsada halen Ayasofya’ya başka bir hava katıyor.
Deisis Mozaiği özelikle Haçlı seferlerinden sonra Bizans kiliselerinde çok sık görülen bir semboldür. Deisis Mozaiği kıyamet gününde Hz. İsa’dan şefaat dilenmesini anlatır. Deisis tüm insanlar için son bir yakarıştır. Mozaiğin üzerinde kutsama işareti yapan Hz. İsa, Hz. Meryem ve Vaftizci Yahya vardır.
Ayasofya’da Bulunan Büyük Hat Levhaları
Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yapılan dev eserler Ayasofya’ya ihtişam kazandırıyor. Kazasker, Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin isimlerini dünyanın en büyük celihüsnühat örneği ile nakşetmiştir. İmzası Hüseyin yazılı levhanın altında su damlası şeklindedir. Kazasker Kerbela şehidi Hz. Hüseyin için dökülen gözyaşlarını böyle bir imza ile simgelemiştir. Levhalar dışında Kazasker Nur suresinin 35. Ayetini de kubbeye işlemiştir. Büyük Hat Levhaları Sultan Abdülmecid döneminde 1847 -1849 yılları arasında Ayasofya’ya kazandırılmıştır.
Terleyen Sütun Neden Sürekli Nemli Kalıyor?
İki farklı inanışa göre ilki eskiden bir deprem’den yıkılan kubbenin restorasyonunda Mekke’den getirilen zemzem suyunun bu direğin harcına karıştırılmasın’dan dolayı bu durum ortaya çıkıyor. Diğer bir inanışa göre Hz Hızır’ın bu direğe dokunarak yönünü Mekke’ ye doğru çevirmiş olmasından dolayı olduğuyla ilgilidir. En bilimsel açıklaması ise bu direğin gözenekli oluşu. Ayrıca sahip olduğu kılcal bir yapısı var. Bu sayede temelde bulunan suyu alıyor olmasından kaynaklandığıyla ilgilidir.
Terleyen Direğin Günümüze Kadar Ulaşan Büyüleyici Hikayeleri
Ayasofya’da en çok ziyaret edilen yerlerin biride hiç şüphesiz terleyen direktir. Esrarengiz hikayeleriyle ziyaretçilerini kendine yönlendiriyor. Kilise dönemi efsanesine göre Aziz Georgios adında keremat sahibi önemli bir Hıristiyan Azizi elleriyle hastalara şifa dağıtır. Ayasofya yapımı bittiğinde Aziz Georgios şifasını bu sütun üzerine aktarır ve ellerini bu sütuna sürenler’in iyileştiğine inanılır. Osmanlı döneminde ise hasta olan kişi 2 rekat namaz kılar sonra avuçlarını bu sütuna bastırır ardından yüzüne sürer ve şifa bulduğuna inanır. Günümüzde ise baş parmağını deliğin içindeyken tam döndürebilmek dileğinin kabul olduğuna işaret eder. Günümüzde bir diğer şifa veren uygulamasıda terleyen direğe sürekli elleri terleyen kişileri iyileştirmesiyle ilgilidir.
Ayasofya’da Mermer Küp
Ayasofya’da muhafaza edilen küpler yekpare mermerden yapılmış ve ortalama 1.250 litre sıvı alabilen küplerdir. Altlarına musluklar yapılan Mermer küplerin içinde sair günlerde su bulundurulmuştur.
Kubbedeki Dört Melek
En çok ilgimi çeken bir yer ise kubbede ki dört melektir. Keruvlar olarak’da bilinir. Ayasofya’nın kubbesindeki dört meleğin Ahit sandığıyla ilgili olduğu söylentileri hep heyecanlandıracak cinsten Kur’an içinde İsrailoğulları’nın Kutal eşyaları bulunan Ahit sandığını tasdik eder.
Ahit sandığı kayıp ve kimse nerede olduğunu bilmiyor. Ahit sandığı’nın İstanbul’da olduğuyla ilgili varsayımlar çoktur. Bunlardan biri Romalı komutan Titus’un Süleyman tapınağını ikinci kez yıktığında, Ahit sandığı’nı bulduğu eşyalarla birlikte Roma’ya götürdüğü yönünde. Romadan sonra İstanbul’a getirildiği’dir. Bir başka varsayım yine sandığın Kudüs yada yakın bir yerde kaldığı kutsal emanet olarak İstanbul’a getirildiği yönündedir, bu iddaa Bizansın ne kadar kutsal emanet varsa topladığı bilgisine dayandırılmaktadır.
Kutsal emanet‘lerin büyük bir bölümünü İstanbul’a getiren kişi İmparator’un aşırı dindar olan annesi Helena’dır. Kudüs’e gitmiş Hıristiyan’lığın tarihine ait ne varsa toplayıp getirmiştir. Hatta Çemberli Taş altında bir kilise yapılıp Kutsal Emanet’lerin orda saklandığı söylentilerine bile rastlanmıştır. Sırlarla dolu bu mabedin kutsal emanetleri barındırıyor’dur belkide. Tevrat’ın Mısır’dan çıkış bölümünden Rab aynen şunu söylüyordu:
Levha sandığının üstündeki Keruvlar arasından söyleşeceğim.
Ayasofya’da Kütüphane
Yapıdaki en önemli Osmanlı eklentilerinden birisi 1.Mahmut tarafından 1739 yılında yaptırılmış olan kütüphane‘dir . Tunç şebeke çiçek ve kıvrık dallarla süslüdür. Kütüphane’nin iki kanatlı kapısı üzerinde. “Ya Fettah” yazılı iki kapı kolu bulunmaktadır.
Ayasofya’da Mihrap
Ayasofya’nın içinde bulunan mihrap ana mekan içerisinde camii Yapılırken konulan Mihrap günümüzde halen bulunmaktadır. Mihrabın yanında Sultan Süleyman devrinde yapılan, Macaristan seferinde, Budin’in fethi sırasında, Sadrazam İbrahim Paşa tarafından, Macar kralı 1. Matyas’ın saray kilisesinden getirilen şamdanlar bulunmaktadır.
Kısaca Ayasofya; “Bilinmeyenlerle dolu sırlarıyla, tarihiyle, kutsallığıyla bir sürü dinin ortak noktasıyla İmparatoruyla, Melekleriyle ve tabiki Fatih’iyle hoşgörüsüyle günümüze ışık tutmaya devam ediyor.” Ayasofya demek dünyanın düzeni demek, kardeşçe yaşamak demek, tüm inanışlara aynı pencereden bakmak demek, şifa demek.
Yorumlar (1)
Heyecanla devamını bekliyorum ❤