Suyun ekonomik açıdan önemi

Özellikle son yüzyılda gelişen sanayi devrimi, ülkelerin daha çok üretmesine doğal olarak da daha rekabetçi bir global dünya meydana getirmesine sebep olmuştur. Bu rekabetçi ortam ülkeler arası sorunları da beraberinde getirmiştir. Ülkeler gelişen teknoloji ile endüstriyel sektör de ciddi yol kat etmişlerdir. Aynı zamanda gelişen makineler ile tarım sektörün de de ciddi atılımlar yapılmıştır. Bu atılımlar sonucu üretim daha da artmış doğal olarak üretim için gerekli su miktarı da aynı ölçekte artış göstermiştir.

İnsanoğlu yaşadığı her dönemde üretime önem vermiş bununla beraber üretimde zaruri ihtiyaç duyulan ana kaynak maddeler belirlemiştir. Bunlar fosil yakıtlar, doğal enerji kaynakları ve tabi su olarak dikkat çekmektedir. Bu kaynak maddeler dönemine göre toplumlar tarafından değer verilen ürünler olduğu için ülkeler arası çıkar çatışmalarının doğmasına da neden olan ürünler olarak dikkat çekmektedir.

Bu değerli maddelerin bulunması, ortaya çıkarılması ve işlenmesi süreçlerinin gerçekleşmesi pek tabi teknolojik araç gereçlerin gelişmişliği oranında kolay olabilmektedir. Bu teknolojik gelişimi gösteren ülkeler daha az gelişmiş toplumların ülkesinde bulunan kaynakları kullanmak istemesiyle birlikte dünyada istenmeyen çatışmaların doğmasına ne yazık ki sebep olmaktadır.

Su ve teknoloji

Aslında teknolojik alt yapısını geliştiren ülkeler açısından bir zenginlik amacı olarak görülen kaynakların çıkarılıp işlenmesi kolaylaşırken diğer yanda bu durum, kaynaklara sahip ülkelerin ise kâbusu olarak adlandırılabilir. Bu noktada suyun da dahil olduğu doğal kaynakların bir sömürü düzeninin oluşmasına sebebiyet verecek kaynaklar olarak görülmemesi adına, global ölçekte barışçıl ortamların oluşturulması için daha aktif uluslararası birliklerin kurulup süreç yönetimi gerçekleştirmesi en isabetli çözüm olacaktır.

Bu bağlamda konuyu su özeline indirgeyecek olursak; son yüzyılda suya atfedilen değerin değişmesi, suyun ticari bir mal olarak tanımlanması suyun strateji ve politik olarak önemini daha da katlamıştır. Dünya ülkeleri suyu yaşamlarını devam ettirebilme adına en önemli kaynak olarak görmekte ve bu açıdan değerlendirerek suyun toplumsal güvenlik pozisyonunda değerlendirilmesi yapılmaktadır. Bunun için kritik öneme sahip su varlıklarını koruma noktasında ciddi önlemler alınmaktadır.

Su Kıtlığı

Su kıtlığı kavramı son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir kavramdır. Ülkemiz bazında değerlendirdiğimizde yıllık kişi başına düşen 1519 m3 su miktarı ile su kıtlığı çeken ülkelerden biri olduğumuz verisine ulaşılmaktadır. Gelecek adına öngörüsel yaklaşımlar yapıldığı takdirde bu rakamın 1000 m3 su seviyesine düşerek 2030 yılın da su fakiri ülkeler listesine gireceği düşünülmektedir.

Elbette ülkemiz adına ciddi sorun teşkil eden bu konu küresel olarak da sorunlar doğurmaktadır. Dünya da yaklaşık 700 milyon kişinin araştırmalar doğrultusunda su sıkıntısı çektiği saptanmıştır. Ülkeler bu konu hakkında ciddi politikalar üretseler dahi sorunun önüne henüz geçilmiş sayılmaz. Çünkü giderek artan küresel ısınma, gereksiz su kullanımı gibi etmenler dolayısıyla su varlığındaki düşüş devam etmektedir. Diğer yanda ülkelerin su kullanım verilerine bakacak olursak, kullanılan suyun önemli kısmının tarım faaliyetlerinde kullanıldığı bilinmektedir. Böyle olunca da suyun daha az kullanılması adına çeşitli önlemler söz konusu olmaktadır. Burada öne çıkan bir çözüm kuru tarım kavramıdır.

Kuru tarım

Doğal su döngüsü çerçevesinde yağış suları yoluyla gerçekleştirilen tarım faaliyetleri olarak ifade edilmektedir. Onun için kuru tarımın yaygınlaştırılması su kıtlığı sorununa ciddi çözüm katkısı sunacağı ifade edilmektedir.

This website uses cookies.